Dizi İncelemesi: The Good Place - Öteki Tarafa Alternatif Bir Bakış


                            “İYİ YERE HOŞ GELDİNİZ! BURADA HER ŞEY YOLUNDA!”

 

                                                                        Var ya da yok?

Sanılan gibi ya da tamamen farklı?

Herkes eninde sonunda gider oraya

Ama

Hiç geri dönen olmamış ki soralım nicedir aslında?

 

        

Öbür dünya, öteki dünya vb. ne olduğunu pek de bilmediğimiz yalnızca inandığımız ya da inanmayı tercih ettiğimiz bir yer esasen orası. Üzerine yazılan çizilen pek çok şey var elbet, bense onlardan biri olan TheGoodPlace (2016-2020) fantastik-drama dizisinin onu ele alışını ve bize vermek istediği mesajları olabildiğince irdeleyeceğim bugün.

 

    “Dünyadaki yaşamın sona erdi. Şimdiyse evrendeki varlığının bir sonraki evresindesin.”

-Michael, İyi Yerin Mimarı

 

Diziyi bilmeyenler için genel konu ve karakterlere kısaca bakacak olursak:



İlk bölümde başrolümüz Eleanor’un elim bir kaza sonucu ölümünü ve sonrasında gittiği yeri, diziye de adını veren, İyi Yer’i görüyoruz. Dünyadaki mesleği etik profesörlüğü olan Chidi, şöhret ve gurur aşığı olarak yansıtılmasının yanında aslında kardeşinin gölgesinde kaldığını sonradan öğrendiğimiz aşağılık kompleksi1 geliştiren Tahani ve başta sessizlik yemini etmiş bir keşiş sandığımız ama aslında serseri yarım akıllı bir ergen olan Jason, Eleanor’un bu dünyadaki müstakbel komşuları.Seri boyunca bizlerse; birbirinden çok farklı gözüken bu renkli insanların birlik olup ikinci hayatlarına uyum sağlama çabalarına ve sıklıkla deneyimlerini, düşüncelerini olağan akışta basitçe dışa vuran bu kişilerin hayata dair felsefi vurgularına ve birtakım derslere tanık oluyoruz.





“Peki kim haklı çıktı? Yani… Burası hakkında?”

-EleanorShellstrop

İlk sahnede Michael’ın ofisinde gördüğümüz Eleanor, Michael’ın introsuyla öldüğünü anladıktan sonra telaşla yukarıdaki soruyu sorar. Michael’ın cevabı ise kısaca şöyle olmuştur: “Bir düşüneyim. Hindular biraz tutturdu. Müslümanlar da biraz tutturdu. Yahudiler, Hristiyanlar ve Budistler de aynı şekilde. Her din %5’lik kısmını tutturabildi. Doug Forcett hariç. – Doug 1970’lerde Kanada’da yaşamış ve kafası sürekli iyi olan bir gençti. Bir gece yine kafası iyiyken arkadaşı Randy ona dedi ki: “Hey, sence öldükten sonra bizi ne bekliyor?”. Ve Doug’tan uzunca bir monolog dinledi. Adam %92 falan tutturdu.”


Eleanor bu soruyu sorduktan sonra, bunun bir başka beşerin kurgusu olduğunun farkında olmama rağmen sanki büyük sır açıklanacakmış gibi heyecanla beklemiştim Michael’ın yukarıdaki cevabını. Sonuç onları şaşırttığı kadar beni şaşırtmamıştı ama nedense. Kim haklı kim haksız bilemediğimizi
daha önceden de (! Geri dönenler olmadığı için hani) kanıtlamıştık. Ama “her din %5’lik kısmını tutturabildi” bölümüne bakıldığında, aslında bu dinler birbirlerinden oldukça farklı gözükselerde evrensel ahlak ilkeleri2 bakımından yaklaşacak olursak bu dinler tarafından öğütlenen şeylerin, kişilerin görevlerinin, bu görev ve cezalara biat ettikten sonraki vaat edilenlerin ve aşıladıkları birlik, yalnız hissetmeme hissinin aslında onların çok da farklı olmadığını gözler önüne seriyordu. Yani haklı ya da haksız çıkacaklarsa oranlarının birbirine yakın olması pek şaşırtıcı olmayacaktı. Yersen, sürpriz!

 

“Sürekli düşündüğünüz gibi bir cennet ya da cehennem yok. Ama ölümden sonrası için genel olarak konuşursak burada ‘İyi Yer’ ve ‘Kötü Yer’ var.”

Bu yalnızca iyiye ve kötüye indirgeme durumu My Name Is Khan (2010) filminin başrolündeki asperger sendromlu3RızvanKhan’ın unutulmaz repliğini getirdi aklıma: “Dünyada sadece iki tür insan vardır: hep iyi şeyler yapan iyi insanlar, bir de kötülük yapan kötü insanlar. İşte insanlar arasındaki tek fark bu. Başka fark yoktur.” Günün sonunda değişen kültürel etkilerin, farklı ailelerin, yaşantıların vb. pek çok değişkenin etkisi sayesinde; doğru ve yanlış olarak kabul edilen davranışlarıntopluluklar hatta bireyler arasında farklılık göstermesine rağmen basit bir düşünme biçimiyle yaklaşıncaulaşılan yerin hemen hemen aynı olduğunu görüyoruz. Sonuç olarak, çocukken onunla büyüdüğümüz “İyi bir çocuk olabilirsek şirinleri bile görebiliriz.” hayalinin otizmli Rızvan’ın annesinden öğrendiği ve dilinden hiç düşürmediği bu sözlerin ya da “TheGoodPlace” senaristlerinin bu basit “iyi ya da kötü” yaklaşımında kesiştiğini görmek gülümsetiyor.

 

 “Herkese merhaba. Ahiretteki ilk gününüze hoş geldiniz. Sizler en basit tabiriyle iyi insanlardınız. Peki bunu nereden biliyoruz? Nasıl emin olabiliyoruz? Dünyadaki yaşamınız süresince eylemlerinize pozitif-negatif değerler verildi. Evrene ne derece iyi veya kötü etkisi olduğuna bakılarak karar verildi. Yediğiniz her sandviç, aldığınız her dergi, yaptığınız her şey zamanla birikti ve sonunda iyi-kötü olarak bir birikiminiz oldu. Hani bazıları trafik olduğunda emniyet şeridinden sürüp giderdi ya. “Aman salla, kim görecek” diye düşünürlerdi. Biz görüyorduk. Sürpriz! Dünyadaki zamanınız sona erdiğinde tam isabetli ölçüm yapan sistemimizle yaşamınızın değerini hesaplıyoruz. Sadece ama sadece en yüksek puanları alanlar, yani iyilerin de en iyileri buraya İyi Yer’e gelebiliyor. Sonuç olarak buradasınız çünkü yaşanabilecek en iyi hayatı yaşadınız. Yalnız da olmayacaksınız. Gerçek ruh eşiniz de burada. Ve sonsuzluğu onunla paylaşacaksınız. Sonsuz mutluluğa hoş geldiniz. İyi Yer’e hoşgeldiniz.”

-TheGoodPlace, Oryantasyon Sahnesi

 


“Uyurken el ele tutuşan su samurları” sponsorluğunda bir öteki dünya vaadi şüphesiz oldukça keyif verici! Bu hissin sonsuzluk boyunca sizinle olacak olması düşüncesi de bize pek çok açıdan tanıdık geliyor. Michael’ın da dediği gibi oradakiler “iyilerin de en iyileri”. Bunu hak etmek için bir şeyler yapmış olmak zorundalar. Karşılıksız bir cennet ı-ıh yok elbette. Bu noktada bize aktarılan bu alternatif after-life4senaryosunda kişilerin yaşamlarında yaptıkları, yapmadıkları, belki de göz yumdukları eylemlerin değerlendirmesinin, beklentisi olanları memnun edecek şekilde tasarlanmış olduğunu söylemek mümkün. Yaptıkları en ufak iyi ya da kötü her şeyin bir karşılığının olacağı inancı; çoğunluğu kontrol altında tutmak, bir şeyleri denetlemek gibi amaçlar doğrultusunda oldukça işe yarayan bir kural koyucu yöntemdir. Bunun yanı sıra bu yaklaşım içindeki bir şeylere inanma ihtiyacı ile yanıp tutuşan bazı insanların; kendilerini iyi ve belki işe yarar hissetme, bazense sessiz kaldıklarında bir gün bunun da bir karşılığı olacağını umma ve bulundukları duruma katlanma gibi yönlerden iç huzuru sağlayıcı bireysel bir susturucu rolündedir de diyebiliriz.

 

“İyi yer mahallelere ayrılmış durumda. Her bir mahallede tam olarak 322 kişi yaşamakta. Bu kişiler bir arada muhteşem bir uyumla yaşayabilmeleri için özenle seçildi. Ayrıca bütün mahalleler eşsizdir. Bazılarında hava sıcak, bazılarında soğuk. Bazılarında ortam kentsel, bazılarında kırsal. Ama her birinde çimeninden uğur böceğine en küçük detaya kadar her şey büyük bir itinayla hazırlandı.”

-Michael, İyi Yerin Mimarı

 

Öldünüz. Bu senaryoya göre İyi Yer’e düştünüz diyelim. Peki yalnız mısınız? Tabii ki hayır. Yalnız olmaktan ödü kopuyor insanlığın. Bir kere düzenli, temiz, “her şeyin yolunda olduğu” bir mahalle, keyifli manzaralar; tüm bunlar az kaldı der gibi elbette ikinci hayat arkadaşları ve tıpkı sizin gibi iyinin de iyisi (!) komşular. Paylaşmak, birlikte olmak gayesini güdüyor yadsınamaz bir çoğunluk her yerde, her zaman. Hal böyle olunca dualarda bile “cennette komşu olmak” gibi alışılmamış bağdaştırmaları sıklıkla görüyoruz. (Görsel: OvertheRainbow Bridge5)Aslında sosyal medyanın biz sosyal bilimciler için doğru analiz edebilirsek müthiş bir veri toplama mekanizması olduğunu söylemişti bir hocam. Bu yazıyı yazarken Twitter’da gördüğüm bir paylaşım geldi hemen aklıma ve onu anmak istedim. Paylaşımı yapan kişi; “Eğer cennetin varlığına inanmasaydım annemi toprağa gömemezmişim, onu öğrendim.” diyordu. Oldukça net görüyor ve anlıyorsunuz. Bakın hakveriyorsunuz demiyorum, “Anlıyorsunuz.” diyorum. Bir anda her şeyin bitivermesi, anlamsızlığı ürkütüyor çoğunluğu. Bir umuda tutunuyor bu insan, bir inanca sığınıyor bu insan; bir gün tekrar kavuşabilme umuduna, bir gün sonsuzlukta tıpkı küçükken defalarca bize anlatılan masalların en sonundaki gibi “Ve onlar, sonsuza kadar mutlu yaşadılar.” denilen uzaklardaki mutlu mesut tayfadan olabilme umuduna.

“Bolivar’ın labirentinde doğduk ve bu nedenle Rabelais’in Büyük Belki’sinin umuduna inanmalıyız.”

-John Green, Alaska’nın Peşinde.

Sonuç olarak “iki kapılı bir handa” yaşayaduralım; buraya nereden geldik, buradan çıkınca nereye gidiyoruz bilinmezliğinin içerisinde zaman zaman “büyük belki6mizi aramaya yeltendiğimiz bu meçhul yolculukta, herkesin içsel olarak bir şeyler bulabileceğini düşündüğüm keyifli bir yapımdır TheGoodPlace.

                                                                                                                          

         SENA SARITAŞ






Dipnotlar:

1Aşağılık kompleksi ya da Aşağılık karmaşası, bireysel psikoloji ekolünün kurucusu Alfred Adler tarafından ortaya atılan ve kişinin bazı yönlerden kendini diğerlerinden aşağı hissetmesine neden olan karmaşasına verilen addır. Bu komplekse sahip kişilerde genellikle kendini ispat etme çabası görülür (Vikipedi, n.d.).

2Oxford Bilişsel ve Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden antropologlar, evrensel ahlak kurallarını belirlemek için 60 farklı kültüre ait 600 kaynağı araştırdıklarında ortaya “ahlaki açıdan iyi” sayılan 7 ortak davranış çıktı. Buna göre dünya genelinde en yaygın ortak ahlaki kurallar; aileye destek çıkmak, dahil olunan gruba yardım etmek, iyiliklere karşılık vermek, cesur olmak, üstlere saygı göstermek, kaynakları adil dağıtmak ve başkalarının mahremiyetine saygı göstermek (Ritschel, 2019).

3Asperger sendromu (AS) bir grup nörolojik bozukluk olan otizm spektrum bozuklukları grubunun bir alt türünü oluşturan sağlık sorunudur. İsmini 1944 yılında hastalığı ilk kez tanımlayan Dr. HansAsperger’den alan bu sendrom, genel olarak insanlarla iletişim kurmada güçlük oluşturmasıyla karakterizedir. Bununla birlikte takıntılı davranış ve düşünceler de söz konusudur. Güçlü entelektüel yetenekleri ve sözlü dil becerilerinin daha iyi olması ile diğer otizm spektrum bozukluklarından ayrılan Asperger bozukluğunda bireyler genellikle normal veya üstün zekalıdır (Medicalpark, 2021).

4After-life: Ahiret, ölümden sonraki yaşam, öbür taraf gibi anlamlara gelen tamlama. *Öneri:AfterLife(2019) kara mizah türündeki RickyGervais’in yapımcılığını ve yönetmenliğini yaptığı internet dizisi.

5Over theRainbow Bridge (byJimWarren)- Gökkuşağı Köprüsü, 1980'lerde ve 1990'larda evcil hayvanların ölümüyle sonuçlanan, sonunda sahipleriyle yeniden bir araya geleceği dünyevi bir yerden bahseden şiirlerin ana temasıdır. Gökkuşağı Köprüsü efsanesine göre; ölen evcil hayvanlar bu köprüyü geçince diğer tarafta bıraktıkları özel kişiyi özlemelerinin yanı sıra sonsuz mutlulukla diğer hayvanlarla oynamaya koyulurlar. Vakti geldiğinde bu kez sahiplerini köprünün ortasında görürler ve heyecanla onlara doğru koşmaya başlarlar. İşte o anda bu dostlar bir daha hiç ayrılmamak üzere yeniden bir araya gelirler.

6 John Green tarafından 2005 yılında kaleme alınan -aynı zamanda 2019 yılında bir mini dizisi (LookingforAlaska) de çıkmış olan- Alaska’nın Peşinde insanların ölmeden önce söyledikleri son sözlerine ilgi duyan Miles’ın, François Rabelas’ın son sözleri olan “Büyük Belki” olarak betimlediği bilinmezliği aramasını konu almaktadır. [“FrancoisRabelais. He was a poet. And his lastwordswere"I gotoseek a Great Perhaps."That'swhy I'm going. So I don'thavetowaituntil I dieto start seeking a Great Perhaps.”]

 

 

KAYNAKÇA

 

Goodreads, https://www.goodreads.com/quotes/10317-francois-rabelais-he-was-a-poet-and-his-last-      

words.

Green, J. (2005). Alaska’nın Peşinde. Pegasus.

Hyman, D., Mande, J., Amram, M. (2016). TheGoodPlace. NBC.

Medicalpark, https://www.medicalpark.com.tr/aspenger/hg-2537

Ritschel, C. (2019). https://www.indyturk.com/node/18246/ya%C3%85%C5%B8am/her-dinde-her-

k%C4%82%C2%BClt%C4%82%C2%BCrde-ge%C4%82%C2%A7erli-7-ahlaki-ilke

Vikipedi, n.d. https://tr.wikipedia.org/wiki/A%C5%9Fa%C4%9F%C4%B1l%C4%B1k_kompleksi


Yorumlar

Popüler Yayınlar