Bilinmezliğin Kendiliği

 

   Bir anımdan bir silüet canlanıyor zihnimde ve haykırıyor:

     ‘’Bazı kelimelerin anlamı her insana göre değişir.

        Ne kadar çok insan varsa o kadar çok anlam vardır.’’

   Geçmişimdeki ben silüetinin aksine bunun kabulü ile bakan gözlerim

   Soyut kavramların içine dalıyor ve

   Düşünüyor: Zaman nedir, aşk nedir, mutluluk nedir?...

   Bunca idea değerken  zihnimden dudaklarıma

   Hepsine bir tanım söyleyip yanımdakinin cevabını dinliyorum hayranlıkla.

   Aynı kelimeler için

   Birbirinden bu kadar farklı anlamlar söyleyebilmek…

   Ne ironi ama!

   Bir kelime dahi binlerce anlama sahipken

   Bir insanı bir kalıba sığdırmaya çalışmak,

   Bir atı bir karınca deliğine sokmak gibi bir şey olsa gerek, ne eksik ne fazla.

   Her bir insan başka bir dünya, hatta bambaşka bir dünya.

   Ayaklı ütopyalar topluluğu da denebilir kanımca,

   Bütün o kelimeleri ve bütün o karmaşık ruhsal yapısıyla.

 

   Bir araştırmaya (Yazıcı, 2017) göre klasik müziğin böylesine beslemesi zihni bundandır belki de diğer müzik türlerinin aksine.

   Bir kalıba sığamayan varlığa bir kalıba sığdırılamayan notalar…

   Adil görünümlü kandırmaca belki de.

   Değişkenliğini böylesine saklamayan bir varlık özgünlüğünü kaybedemez çünkü değiştirir de yapısını hayat boyu.

 

   Dudaklarım bilinçdışımla Tartini* eşliğinde birleşirken

   Bir ütopyanın derinlerinden geliyor sesim,

   Şimdi o hiç bilmediğim dünyadan yazıyorum kendime, belki de kendimi bulmak için.

 

   Her gün bu dünyada birileri kendi benliğinden başka bir dünyayı tanımak uğruna vazgeçiyor.

   Ah o Maslow 'un hiyerarşisindeki ait olma ihtiyacı ve bunun en büyük göstergesi  “aşk”!

 

   Bir adam/kadın çıkıyor karşımıza, dünyaya bakışımız değişiyor. Çok mu ütopik?! Değil aslında.

   Aşk, dünyaya bir bakış hali.

   Bir adamla tanışıp zihninizde aşk tanımı ile oluşturduğunuz dünyanın içine giriveriyorsunuz farkında bile olmadan.

   Her biri benzersiz bir dünya olacak kadar büyük, her birinin zihni ise binlerce dünyaya dönüşecek kadar.

 

   Her ilişki birbiri gibi olduğu kadar birbirinden uzak da.

   Bir şeyler yaşanıyor ilişkide iyi ya da

   Kötü fakat o dünya içinde kalmaya ve o eski dünyayı silip atmaya olan istek her geçen gün büyüyor.                  

   Yarattığımız o dünyaya alışıp orada kalmak ve o tanımı yaşamak istiyoruz.

   Hatta o tanımdan uzaklaşmaya bir adım yaklaşsak

   Kaybetme korkusu sarıyor benliğimizi.

  Bir adamı değil, o adamla var olan beni kaybetme korkusu bu.

 

  Ütopyamın derinlerinde kayboldum.

  Bir başkasının ruhuna değmiş olmanın bedeli bu.

  O değişimin tatlı heyecanı ile karşılıyorum bu kayboluşu.



DİLARA KUTLUKAYA



*Tartini rüyasında şeytanın ona çaldığı besteyi bulmak için besteler yapmaya başlayan ve hayatı boyunca üretmeye devam eden bir müzisyendir. Aradığı besteyi bulamaz fakat besteleri ile çok ünlü bir müzisyen olur.


                                                                 KAYNAKÇA

Yazıcı, D. (2017, May 1). Müziğin insan beyni üzerindeki etkisi. International Journal of Cultural and Social Studies, 3(1), 88-103

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar