Önce Sen Değiş
Herkesin herkes gibi olduğu, kimsenin ismi ve siması dışında diğerinden farklı olmadığı bir şehirde yaşıyordu. Bu şehirde yaşayan insanlar gerçekten böyleydi; yaşanan her olayda aynı reaksiyonlar gösteriliyor, aynı düşünce yapısına sahip, aynı şeyleri seviyor ve aynı şeylerden hoşlanmıyordu… Ama onun için bu durum eskisi kadar keyifli değildi; bir şeylerden değil, her şeyden çok sıkılmıştı. Bu monotonluk diğer insanların aksine onu gittikçe aşağıya çekiyordu. Uyandığı her sabah keyifle baktığı aynaya bile bakmaktan keyif almıyordu artık çünkü bir başkasına baktığı zaman kendisini görmesi hiç de zor değildi. Büyüyordu ve aldığı her yaş ona yeni deneyimler sunmak, ona farklı insanlar, farklı kültürler göstermek yerine; dün , önceki gün, ondan da önceki gün hatta tüm yaşamı boyunca yaşadığı, yaşayacağı, hissettiği, hissedeceği şeyler hazır ve belirlenmiş bir yaşam paketi olarak karşısına çıkarmış ve ona sormadan kabul ettirmişti. Bunları düşünürken masada duran aynayı eline alıp, yüzünün en ince çizgilerinden başlayarak burnuna, dudaklarına, kaşlarına göz gezdirdi. Onu dışarıdan gören biri, yıllar sonra ilk defa kendi yüzüne baktığını sanabilirdi ama durum görünenden çok farklıydı; bu, herkese benzeyen kendisine son bakışıydı.
Annesi
her zamanki gibi kahvaltıyı hazırlamış, babasının ve onun masaya oturmasını
bekliyordu. İkisi de aynı anda masaya oturup kahvaltı yapmaya başladı. Arya,
kahvaltı boyunca sabah üzerinde gezinen sisli
bulutları düşündü; adeta yağmurlu bir günün kasvetli havası vardı üzerinde. Gözlerini
anne ve babasına çevirip dikkatlice onlara baktı. “Bugün bir planınız var mı?”
diye bir soru yöneltti onlara. İkisi de aynı anda “Ne gibi?” diye cevap verdi.
“Bilmem, belki farklı bir şeyleri yapmak istersiniz bugün, mesela bir deniz
kenarına gidip resim yapabilirsiniz. Belki de bu konuda iyisinizdir, bunu
keşfetmek istemez misiniz?” Babası elinde duran çay bardağını yavaşça masaya
bırakıp kızına döndü, “Bu şehirde yaşayan tüm insanların aynı hobileri vardır
bunu çok iyi biliyorsun, bir farklılığa neden ihtiyaç duyuyorsun ki? Kargaşa mı
istiyorsun yoksa?” diye sitem dolu bir cevap verdi kızına. Arya babasına şaşkın
bir ifadeyle: “Bunun kargaşayla ne ilgisi var baba, sadece herkesin bu kadar
aynı olmasından çok sıkıldım, farkında değil misin, adını bildiğimiz ve
yapabileceğimiz birçok eylem, aktivite varken biz herkesle aynı olmak zorunda olduğumuz
için farklılığa cesaret bile edemiyoruz.”. “Yanlış düşünüyorsun.” diye kızına
döndü annesi. O da eşi gibi düşünüyordu, zaten Arya için bu durumun şaşırılacak
bir yanı yoktu, farkındaydı; bu şehirde yaşayan herkes hiçbir zaman bir
farklılığa ihtiyaç duymayacak kadar kendilerini sınırlandırmıştı. Ama artık
Arya onlar gibi olmayacağını biliyordu. Anne ve babasıyla daha fazla konuşmak istemiyordu, en azından
şu an için. “Size afiyet olsun.” deyip kalktı masadan.Annesi de babası da
kızlarının daha da üstüne gitmemek için başka bir şey söylemedi.
Arya
odasına gidip hızlıca çantasını aldı ve hiç beklemeden dışarıya çıktı. Yol
boyunca sokaktan geçen herkese dikkatlice baktı, zaten uyandığından beri tek
yaptığı bakmak ve sorgulamaktı. Sıradan bir yaşamı olan bu insanların tüm
eylemleri nasıl aynı olabilirdi? Tüm hobiler aynı, herkes aynı saç rengine
sahip , aynı diyaloglar, aynı reaksiyonlar… Hemen o an bir farklılık yaratmak
istedi, bir yerden başlamalıydı. En yakın kuaföre girdi ve kuaföre sarı saç
boyasının olup olmadığını sordu, kuaförde çalışan kadın, şaşkın bir hitap
şekliyle “Burada siyahtan başka renk yok, bunu bilmeniz gerekirdi.” dedi. Arya
kadının sorularına maruz kalmamak için teşekkür edip hızlıca ayrıldı kuaförden.
“En iyisi farklılık yaratacak bu malzemeleri başka bir şehirden temin etmek. Bu, burada yaşayan insanlar için çok gerekli,
insanlar farklı şeyler görsün ki bu farklılıklar normalleşsin artık. Hem şarkı
söylemek, resim yapmak, farklı giyinmek nasıl bir kaos yaratabilir ki?” diye
düşündü içinden.
Arya
bugün itibariyle zihninde belli bir düşünceye, hatta bu şehirde yaşayan
insanlardan farklı bir düşünceye sahipti. Yapacağı şey ise belliydi: Dayatılan
kalıplar yıkılacak ve insanları sıradanlaştıran, onları tekdüzeliğe süren tüm
düşünceler değişecekti. Vakit kaybetmeden evin yolunu tuttu. Yol boyunca da
neler yapabileceğini düşündü; evet, ilk önce saçlarını boyatmalı, en büyük farkı orada yaratmalıydı. Ayrıca
bunca yıl nasıl herkesle aynı tip kıyafetler giyip, aynı saç rengiyle, aynı
zihniyetle yaşamıştı? Neyse ki artık hiçbir şey için geç değildi; değişimden
korkmuyor, aksine bunun için çaba sarf ediyordu. Zihindeki bu düşüncelere
öylesine dalmıştı ki eve geldiğini fark etmemişti bile. Hemen odasına geçip internetten
saç boyalarına baktı. Sonuç hiç de şaşırtıcı değildi, tüm boyalar siyahtı.Başka
bir yolu olmalıydı başka bir şey denemeliydi. “Evet ya!”diye sevindi birden, başka
bir şehirde yaşayan biriyle konuşup ondan isteyebilirdi gerekli malzemeleri,
tabii bunun için erişime ihtiyacı vardı. Çünkü burada yaşayan insanlar başka
şehirde yaşayan insanlarla iletişim kuramazdı; bu şehirdeki her şey bir
dayatmadan ibaretti; kendi dergileri, kendi gazeteleri ve kendi kültürleri…Başka
hiçbir şeye yer yoktu. Ne yapabilirdi acaba? “Doğru ya, Ali vardı! Hem erişimi
sağlamış hem de başka şehirde yaşayan bir arkadaş bulmuştu, bana bir tek o
yardım edebilir.” Vakit kaybetmeden Ali’yi aradı ve ona başka şehirde yaşayan arkadaşıyla
konuşmasının mümkün olup olmadığını sordu. Ali ilk başta biraz tereddüt etti
ama Arya ne yaptığını bilen biriydi, istediği şey için haklı bir gerekçesinin
olduğuna emindi. Arkadaşına, Arya’nın kendisiyle konuşmak istediğini ve kendisi
için sakıncası olup olmayacağını sordu. Sıla için bir problem yoktu, bunu
Ali’ye iletir iletmez Ali, gerekli linki Arya’ya gönderdi. Arya vakit
kaybetmeden linke tıkladı, açılan erişim ile birlikte de Ali’nin arkadaşı
Sıla’ya mesaj attı. Sıla her şeye vakıf olmasa da Ali’nin arkadaşının kendisine
yazacağından haberdardı. Bu yüzden merakla Arya’nın yazacaklarını bekliyordu.
Arya, Sıla’ya yaşadıklarını anlatmadan önce onunla biraz sohbet etti. İlk defa
farklı kültür ve yaşam tarzı olan biriyle konuşuyordu.Bu durum bile onu o kadar
çok heyecanlandırmıştı ki… Daha sonra yaşadığı şehirdeki insanlardan ve yaşadığı
durumdan bahsetti ona. Sıla, Ali ile bunları konuşmuştu fakat durumun bu kadar
vahim olduğunu Arya’nın istediği değişimle fark etmişti. Arya, gereken değişim için
ondan birçok şey istemişti. Sıla, Arya’nın istediği şeyleri ona gönderebilirdi
ama bu durum onu bir zarara uğratmamalıydı. Bu konu hakkındaki endişesini
Arya’ya da iletti, tabii Arya’nın istekli ve ikna edici tavrı karşısında
olumsuz bir cevap vermesi mümkün değildi. İki gün sonra gereken her şeyi almış
ve Arya’nın yaşadığı şehre göndermişti. Arya sipariş ettiği şeylere anca bir
hafta sonra ulaşabilmişti. Gelen paketleri büyük bir heyecanla açtı, hemen saç
boyasını eline alıp hızlıca banyoya koştu. Çok heyecanlıydı, boyayı saçlarına
sürdü, yarım saat sonra dönüşeceği kişiyi çok merak ediyordu. Zaman yavaş yavaş
ilerlerken sonunda yarım saat dolmuştu. Saçlarını yıkayıp kuruttuktan sonra
emin adımlarla aynanın karşısına geçti. Karşısında
gördüğü kişiyi, kendisini tanıyamadı: Evet, sonunda olmuştu. Bu şehirde farklı bir
şey onun sayesinde tüm insanlar tarafından görülecekti. Saçını inanılmaz
derecede beğenmişti, sıra kıyafetlere gelmişti. Şu herkesinkine benzemeyen kıyafetlerini
aldı ve giydi onları. Hazırlanması yarım saatini aldı. Artık hazırdı, acaba annesi
ve babası onu görünce nasıl bir reaksiyon gösterecekti? Bunu öğrenmek için
odasından çıktı ve annesiyle karşılaştı odadan çıkar çıkmaz. Annesi büyük bir
çığlık attı, bu inanılmazdı. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi, kızı böyle
bir şeye nasıl cesaret edebilirdi? Bu durum uyum içinde yaşayan onca insana
yapılan bir haksızlıktı. Kafasından geçen tüm bu düşünceleri kızına iletti.
Arya neredeyse bir hafta boyunca yaşadığı olayları, zihnindeki tüm düşünceleri
annesine kendisinden emin bir ses tonuyla anlattı.Tam o sırada kapının
eşliğinde duran babasına değdi gözleri. Babası tek bir şey söyleyebildi kızına
“Nasıl yaptın bunu?” sesinde sert bir
ifade gizliydi. Arya babasına bakıp “İnan bana her şey herkes için daha güzel
olacak. Birinin bu değişimi başlatması gerekiyordu. Ben de kendimi, değişimi başlatacak
kişi olmayı seçtim. Hem herkes sırf bir kargaşa çıkmasın diye mi bu kadar aynı?
Madem insanlar bir çatışma çıkmasın diye bu kadar aynı, o zaman kimse bana bir
şey diyemez. Bana saygı duymak zorunda herkes bunu biliyorsunuz. Lütfen siz de saygı duyun bana.”
dedikten sonra hızlıca çıktı evden. Annesi ve babası Arya için oldukça
endişelenmişti. Ama Arya’nın haklı olduğu bir konu vardı: insanlar çatışmadan
korktuğu için Arya’ya tuhaf bakışlar yöneltmek haricinde hiçbir şey
yapamayacaktı. Bu onlar için yeterliydi.
Arya’nın
değişiminin üzerinden bir ay geçmişti. Her şey beklediğinden de çabukistediği
hale bürünmüştü. Evet, değişimi başlattığı gün her şey, o ve aynı şehirde
beraber yaşadığı insanlar için çok zordu. Dışarı çıktığı ve birileriyle
karşılaştığı andan itibaren tuhaf bakışlar sarmıştı etrafını ve bu bakışlar
yaptığı her değişimle daha da artmaya başlamıştı. Ama artık her şey çok
değişmişti; herkes için olmasa bile
değişimden korkmayan ve değişimi kabul eden insan sayısı artmıştı Arya da
herkes gibi bu durumun farkındaydı. Gün geçtikçe yaptığı, değiştirdiği her
eylemle bir farklılık yaratıyor ve insanlar da ona eskisi kadar tuhaf bakmıyordu. Üstelik
onunla birlikte saçının rengini değiştiren, farklı hobiler edinen, koşan , dans
eden, şarkı söyleyen, hatta Arya’nın bile yapmadığı eylemleri yapan insanlar
çıkmıştı ortaya. Şehir artık eskisi gibi değildi. İnsanları değişim,
farklılık korkutmuyordu. Aksine onca
değişime rağmen insanların hâlâ uyum içinde yaşıyor olması şehre yeni bir
soluk getirmişti. Arya bu olanları düşündüğü esnada anne ve babasıyla karşılaştı
sokağın girişindeki caddede. Gördüğü manzara onu şoka uğratmıştı: Annesiyle babası büyük
bir imaj değişimiyle ona doğru yürüyordu. “Biliyordum!” diye bağırarak onlara doğru
koşmaya başladı Arya. Onun gözünde şehrin hepsi değişmişti artık.
DİLAN AYDINALP
Harika bir hikaye
YanıtlaSil